Giriş
İklim değişikliği, yalnızca çevresel bir kriz değil; aynı zamanda insan hakları, ekonomik kalkınma ve uluslararası barış açısından da küresel bir tehdit olarak kabul edilmektedir. Devletlerin iklim değişikliği ile mücadeledeki yükümlülükleri ve bu yükümlülüklerin ihlali durumunda doğabilecek uluslararası sorumlulukları, günümüz uluslararası hukukunun en tartışmalı ve dinamik alanlarından birini teşkil etmektedir. Bu makalede, devletlerin iklim değişikliği bağlamında uluslararası sorumluluğu incelenecek, mevcut antlaşmalar ve yargı kararları ışığında durum değerlendirilecektir.
Devletlerin Çevresel Yükümlülükleri
- Genel Hukuki Çerçeve
Devletlerin çevreyi koruma yükümlülüğü, hem teamül hukuku hem de çok taraflı çevre anlaşmaları aracılığıyla düzenlenmiştir. Özellikle Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi (UNFCCC) ve Paris Anlaşması, devletlerin iklim değişikliği ile mücadelede alması gereken önlemleri belirlemektedir.
- UNFCCC (1992): Taraf devletler sera gazı emisyonlarını azaltmak ve iklim değişikliğinin olumsuz etkilerine karşı uyum sağlamakla yükümlü kılınmıştır.
- Paris Anlaşması (2015): Küresel sıcaklık artışını sanayi öncesi seviyelere göre 1.5°C ile sınırlandırmak amacıyla her devletin ulusal katkı beyanları (NDC) hazırlamasını ve uygulamasını öngörmektedir.
- Önleme Yükümlülüğü
Uluslararası çevre hukukunun temel ilkelerinden biri olan “önleme ilkesi”, devletlerin kendi yetki alanları içindeki faaliyetlerin başka devletlere veya uluslararası topluma zarar vermesini engelleme yükümlülüğünü ifade eder. Bu ilke, özellikle Trail Smelter Tahkimi (1938/1941) ve sonrasında Birleşmiş Milletler Çevre ve Kalkınma Bildirgesi (Rio Bildirgesi, 1992) ile teyit edilmiştir.
Devletlerin Sorumluluğu: İhlal ve Sonuçları
- Devletin Sorumluluğunu Doğuran Unsurlar
Uluslararası sorumluluk rejimi, Uluslararası Adalet Divanı’nın (UAD) Gabcíkovo-Nagymaros davasında da vurguladığı gibi, üç temel unsura dayanır:
- Uluslararası hukukun ihlali
- İhlal ile zarar arasında illiyet bağı
- Sorumluluğu doğuran fiilin devletle atfedilebilir olması
İklim değişikliği bağlamında, özellikle yüksek sera gazı emisyonları veya yetersiz azaltım tedbirleri nedeniyle meydana gelen zararların bu unsurlar çerçevesinde değerlendirilmesi mümkündür.
- Zararın Niteliği ve Tazminat
İklim değişikliği sonucu meydana gelen zararlar genellikle dolaylı, uzun vadeli ve sınır aşan niteliktedir. Bu durum, zarar ile fiil arasındaki illiyet bağının tespitinde ciddi güçlükler doğurmakta, böylece sorumluluk mekanizmasının işlemesini zorlaştırmaktadır.
Buna rağmen, özellikle Küçük Ada Devletleri (SIDS) gibi iklim değişikliğinden en çok etkilenen ülkeler, büyük emisyon salan devletlere karşı zararlarının tazmini için uluslararası hukuk yollarına başvurulması gerektiğini savunmaktadır.
Güncel Gelişmeler: Advisory Opinions ve Davalar
- Uluslararası Adalet Divanı’nın (ICJ) Danışma Görüşü Talebi (2023): Pasifik Ada Devletleri’nin girişimiyle, iklim değişikliği nedeniyle devletlerin yükümlülüklerinin belirlenmesi için ICJ’den danışma görüşü talep edilmiştir.
- Vanuatu İnisiyatifi: Küçük ada devletleri, iklim adaleti sağlanması için devletlerin sera gazı emisyonlarına dayalı sorumluluklarının uluslararası hukuk nezdinde açıkça tespit edilmesi yönünde çaba sarf etmektedir.
- Milieudefensie v. Shell (2021): Hollanda mahkemesi, özel şirketlere yönelik iklim yükümlülükleri belirlerken devletlerin benzer sorumluluklarına da atıfta bulunmuş ve devletlerin iklim değişikliği ile mücadelede aktif yükümlülüklerini vurgulamıştır.
Değerlendirme ve Sonuç
İklim değişikliği ile mücadelede devletlerin sorumluluğu, uluslararası hukukun evrilen bir alanı olmaya devam etmektedir. Önleme yükümlülüğünün güçlendirilmesi, sorumluluğun yalnızca doğrudan zararlar için değil, uzun vadeli iklim etkileri için de genişletilmesi gerekmektedir.
Bu bağlamda aşağıdaki öneriler önem arz etmektedir:
- Yasal Standartların Netleştirilmesi: Uluslararası hukukta iklim değişikliğine özgü açık ve bağlayıcı yükümlülüklerin oluşturulması,
- Özel Yargı Organlarının Kurulması: İklim uyuşmazlıklarının çözümüne yönelik özel mahkemeler veya tahkim mekanizmalarının oluşturulması,
- Adil Sorumluluk Paylaşımı: Tarihsel emisyonlar ve mevcut ekonomik güç dengeleri dikkate alınarak adil bir yük paylaşımı sisteminin kurulması.
İklim değişikliği, uluslararası toplumun ortak mücadelesini gerektiren bir sorun olmakla birlikte, devletlerin bireysel yükümlülükleri de giderek daha fazla önem kazanmaktadır. Mevcut dinamikler ışığında, iklim hukuku alanında köklü bir dönüşüm kaçınılmaz görünmektedir.