Emsal Yargıtay Kararı Çerçevesinde Sadece Hesaba Para Gelmesinin Dolandırıcılık Suçunu Oluşturup Oluşturmayacağının Değerlendirilmesi

  • Yayınlandı:
  • 4 dakika okuma

Sadece Hesaba Para Gelmesi Dolandırıcılık Suçunu Oluşturmaz: Yargıtay 11. Ceza Dairesi’nin 04.06.2024 Tarihli Kararının Değerlendirilmesi

  • Giriş

Dolandırıcılık suçu, Türk Ceza Kanunu’nun 157 ve 158. maddelerinde düzenlenmiş olup failin, bir kimseyi hileli davranışlarla aldatarak onun veya başkasının zararına kendisine veya üçüncü kişiye yarar sağlaması durumunda oluşur. Ancak uygulamada en çok tartışılan meselelerden biri, bu suçun manevi ve maddi unsurlarının ne zaman tam olarak oluştuğudur. Özellikle üçüncü kişilerin hesaplarına gelen paralar nedeniyle “dolandırıcılık suçu”nun oluşup oluşmadığı konusu sık sık yargıya intikal etmektedir.

Yargıtay 11. Ceza Dairesi’nin 04.06.2024 tarihli ve bozma kararı niteliğindeki ilamı, bu noktada önemli bir içtihat oluşturarak, sadece hesaba para gelmesinin tek başına dolandırıcılık suçunun oluşumu için yeterli olmadığını açık bir şekilde ortaya koymuştur.

  • Kararın Özeti

Kararda; sanığın kendi hesabına başka şahıslar tarafından para gönderilmesi olayında, bu eylemin sanığın iradesiyle planlandığına veya dolandırıcılık fiilinin asli unsurlarına bilerek iştirak ettiğine dair yeterli, kesin ve şüpheden uzak delil bulunmadığı vurgulanmıştır. Sanığın, hesabına para gönderilmesi dışında dolandırıcılık fiiline iştirak ettiğine dair bir kanıt sunulamaması nedeniyle mahkûmiyet kararı hukuka aykırı bulunmuştur.

Yargıtay, yerel mahkemenin hükmünü bu gerekçelerle bozmuş ve yalnızca dolandırıcılıktan elde edilen paranın sanığın hesabına aktarılmasının suçun oluşumu için tek başına yeterli olmadığını açıkça ifade etmiştir.

  • Hukuki Değerlendirme
  1. Maddi Unsur Bakımından İnceleme

Dolandırıcılık suçunun maddi unsurunu, failin hileli davranışları ile mağdurun iradesinin sakatlanması sonucunda bir malvarlığı zararının doğması ve failin bu suretle haksız bir menfaat elde etmesi oluşturur. Kararda belirtildiği üzere, sanığın dolandırıcılığa konu hileli hareketlerin planlanması, gerçekleştirilmesi veya yönlendirilmesi gibi eylemlerle bağlantısı yoksa, sadece hesabına para gelmiş olması dolandırıcılık suçunun maddi unsurunu tamamlamaz.

  1. Manevi Unsur ve Kast

Dolandırıcılık suçu kasten işlenebilen bir suçtur. Bu nedenle failin dolandırıcılık kastı ile hareket etmesi gerekir. Yargıtay bu kararında, sanığın eylemleri dolayısıyla suç kastının bulunduğuna dair yeterli delilin sunulmadığını, bu nedenle şüpheden sanık yararlanır ilkesinin uygulanması gerektiğini ifade etmiştir.

  1. İştirak Hükümleri ve Yardım Etme

Yargıtay, kararında ayrıca suçun icrasında sanığın rolünün ancak yardım etme kapsamında değerlendirilebileceğini, bunun da doğrudan fail gibi cezalandırılmasını gerektirmeyeceğini ifade etmiştir. Bu değerlendirme, Türk Ceza Kanunu’nun 39. maddesinde düzenlenen yardım etme fiillerinin sınırlarını netleştirme açısından önemlidir.

  • Sonuç

Yargıtay 11. Ceza Dairesi’nin bu kararı, suçun unsurlarının doğru tespiti ve cezai sorumluluğun sınırlandırılması açısından önem taşımaktadır. Karar, her hesaba para girişinin otomatik olarak failin dolandırıcılık suçuna iştirak ettiği anlamına gelmeyeceğini vurgulamakta ve “şüpheden sanık yararlanır” ilkesinin altını çizmektedir.

Bu karar, özellikle dolandırıcılık gibi organize suçlarda, suçla bağlantısı sınırlı olan kişilerin ceza hukukunun koruma alanı dışında tutulmasını sağlamaktadır. Ayrıca banka hesaplarının kullanılması suretiyle işlenen suçlara dair yargılamalarda kişisel kast, iştirak iradesi ve somut delil arayışının önemini yeniden hatırlatmaktadır.