Tıbbi Müdahale Yetkisi

  • Yayınlandı:
  • 5 dakika okuma

Tıbbi müdahalelerin bireyler üzerinde yaratabileceği muhtemel olumsuz etkiler dolayısıyla tıbbi müdahale yetkisi sadece sağlık personellerine verilmiştir. Bireyin tıbbi müdahale konusunda hekim veya sağlık personeli dışında bir kimseye yetki vermesi geçersizdir.

Acil durumlar ile ilk yardım halleri bu kuralın istisnasını oluşturmaktadır. Dolayısıyla rıza tek başına eylemi hukuka uygun kılmamakta, buna ek olarak yetkili sağlık personelinin tıbbi müdahalesi gerekli görülmektedir.

1219 Sayılı Tababet ve Şuabatı Sanatlarının Tarzı İcrasına Dair Kanun ek 13. Maddesinde şu hükme yer verilmiştir:

“Tabipler ve diş tabipleri dışındaki sağlık meslek mensupları hastalıklarla ilgili doğrudan teşhiste bulunarak tedavi planlayamaz ve reçete yazamaz.”

1219 Sayılı Kanun’un birinci maddesinde de şu hükme yer verilmiştir:

“Türkiye Cumhuriyeti dâhilinde tababet icra ve her hangi surette olursa olsun hasta tedavi edebilmek için tıp fakültesinden diploma sahibi olmak şarttır.”

Hekimlik mesleğinin icrası yetkisi sadece hekimlere tanınmıştır. Dolayısıyla tıbbi müdahale ancak hekimler tarafından yapılabilir. İntörn hekimler henüz diplomalarını almadıklarından hekim sayılmazlar. Bu durumda özel hukuk çerçevesinde intörn hekimlerin sorumluluğu yardımcı şahıs sorumluluğuna göre belirlenmektedir. Ceza hukuku bakımından ise ancak yetkili hekim gözetimindeki tıbbi müdahaleleri bakımından sorumlu tutulmayacaktırlar. Burada intörn hekimlerin üstlenme kusurundan da bahsedilebilecektir zira intörnlerin geceleri veya hafta sonları hekimler adına özel hastanelerde nöbet tutarak hasta bakmaları tamamen hukuka aykırı olup suç teşkil etmektedir.

Tıp fakültesi mezunu olup, hekim sıfatını kazanmış kişiler kural olarak tıbbın bütün alanlarında müdahale yetkisine sahiptir. Nitekim 1219 Sayılı Kanun’da da belirli bir dalda uzmanlık şartı aranmamaktadır.

3591 Sayılı Radyoloji, Radiyom ve Elektrikle Tedavi ve Diğer Fizyoterapi Müesseseleri Hakkında Kanun’un birinci maddesinde röntgen ışınları, radyum veya radyumdan yayılan enerjiler ile teşhis ve/veya tedavi yapmak isteyen kurumlar ya da işletmeler, ilgili bakanlık (o dönemdeki adıyla “Sıhhat ve İçtimai Muavenet Vekaleti”, bugünkü Sağlık Bakanlığı) izni olmadan açılamaz. Aynı şekilde, her türlü elektrikli tıbbi cihazla tedavi hizmeti sunacak işletmeler için de izin alma zorunluluğu bulunmaktadır. Bu düzenlemenin amacı: halk sağlığını korumak, bilimsel olmayan veya yanlış tedavi yöntemlerinin yayılmasını önlemek ve tıbbi cihaz ve tekniklerin uzman kişiler tarafından, güvenli ve doğru bir şekilde kullanılmasını sağlamaktır.

Yargıtay bir kararında; bir çene cerrahının kendi uzmanlık alanı dışına çıkarak, hastasına röntgen ışınları uygulamasını hukuka aykırı bulmuştur. (4. HD,17.12.1976, 692/11046)

Tababet ve Şuabatı Sanatlarının Tarzı İcrasına Dair Kanun’un 23. Maddesinde büyük ameliyatlar, genel anestezi (umumi iptali his) veya bölgesel anestezi (mevzii iptali his) ile yapılacaksa:

İhtisas belgesi (uzmanlık diploması) sahibi bir uzman doktorun bulunması zorunlu olduğu ve bu ameliyatların, uzman doktorun yanı sıra başka bir doktorun da katılımıyla yapılması gerektiği hüküm altına alınmıştır. Yine aynı hükmün devamında uzman doktorun bulunamadığı veya çağrılamadığı yerlerde (örneğin, uzak köyler veya kırsal bölgelerde) zorunlu olarak yapılması gereken ameliyatların bu kurala tabii olmadığı, yine acil ve olağanüstü durumlarda (örneğin, hayatı tehdit eden bir yaralanma ya da hastalık söz konusuysa), bu hükmin uygulanmayabileceği düzenlenmiştir.

Yataklı Tedavi Kurumları İşletme Yönetmeliğinde de benzer düzenlemeler bulunmaktadır. Örneğin eğitim hastanelerinde poliklinik muayenelerini asistanlardan yalnızca baş asistanın yapması öngörülmüştür. Bununla birlikte servis hizmetlerini asistanlar da yapabilmektedir.

Öğretide hekimin uzman olmadığı halde veya uzmanlık alanı dışında bir tıbbi müdahalede bulunması, hekimin üstlenme kusuruna yol açabilir. Hekimin üstlenmemesi gereken bir tıbbi müdahaleyi üstlenmesi başlı başına bir kusur olarak nitelendirilmektedir. Yargıtay, kalp damar cerrahı asistanı hekimin, uzmanlı kalanına göre tek başına torakotomi yapılmasına karar vermeye ve operasyona yetkili olup olmadığının araştırılması gerektiğine hükmetmiştir. (4. CD, 30.05.2007, 1624/5160)

Uzman olmayan bir hekimin uzmanlığa ilişkin bir konuda müdahalede bulunması hekimin acemiliği olarak nitelendirilebilir, bu durumda hekim taksirden dolayı sorumlu tutulabilecektir. Bunun sebebi ise hekimin; hekim sıfatı ile tıbbi müdahalesinin hukuka uygun olduğu, ancak mevzuatın uzmanlık ile ilgili getirdiği yasağa uyulmamasından kaynaklı olarak hekimin taksirinin var olduğunun kabul edilmesidir.